İstanbul Autoshow fuarı olacak dediler, Son Sektör olarak bulunalım dedik. Perşembe günkü basın gününde Tekirdağ’a daha yakın olan fuar alanına gelen Soner, Batuhan ve xtrabit (Günay) üçlüsü olarak kısa bir süre metrobüs lag yaşadıktan sonra tüm hızımızla otomobillerin arasına daldık.
Gittik gezdik gördük çektik… Tüm fotoları en alttaki galeriden görebilirsiniz.
İçeriye girdiğimizde sigortacıların getirdiği DeLorean’ı gördük. Daha doğrusu göremedik! Başına o kadar fazla kişi üşüşmüştü ki, sanırsın herkes geleceğe gitmek istiyor… Dr. Brown da çok benzemişti, bir an kendisi sandık hani. Marty hastaymış.
Daha sonra klasik otomobillerin sergilendiği bölümdeydik. Soner ve Batuhan’ın pek ilgisini çekmeyen bu araçlar xtrabit’i hayal dünyasına çoktan sokmuştu bile.
Anadol Böcek, 1975 yapımı yerli tasarım müthiş şekilli buggy. Neredeyse fütüristik! İnsan kendini ister istemez bununla plajda sürüş yaparken hayal ediyor.
Ford GT yarış modeli, Le Mans 24 saat galibi, geleceğin efsanesi olabilir. Sevmeyeni var mıdır bilinmez ama yakından çok daha çekici!
Dayanamadık yanar döner GT’yi videoya aldık. Transa geçilesi.
Sonra F1 modellerini gördük, Ford aşkımızı hemen unuttuk. Honda, McLaren’ın geçen senenin aracı MP4-31’i getirmiş, ama dikkatimizden kaçmadı, aracın üzerinde Stoffel Vandoorne’un numarası var!
Power of nothing’den sonra Röno gördük onu da mıncıkladık. Galiba geçen senenin aracını bu senenin renklerine boyamışlar. Sanki geçen seneki renkleriyle daha güzeldi gibi.
Adamlar bir de konsept şeysi Trezor’u getirmişler, F1’den sonra çok ilgimizi çekmedi denilebilir. Arabanın kapısı yok! Bir de bu dik fotoları kim çekti yahu?
Aston Martin Vulcan bizi tüm heybetiyle karşıladı. etrafına sürekli sinsi gözlerle ve vahşice bakışlar atan bu yaratık, yaklaştığınızda ise ateş etmeye başlıyor gibiydi. Kimse içeri girmeye cesaret edemezken xtrabit tüm yüzsüzlüğü ve o koca göbeğiyle içeriye daldı ve aracın her yerine baktı!
Sonra Toyota’ların arkaya saklanmış LMP1’ini gördük atladık. Meğer önünde simülatörümtrak versiyonu da varmış, pilot formatına uyanımız Soner’i içeri tıktık, direksiyonunu mıncırdık, tüm tuşlarına bastık, tüm komütatörleri çevirdik.
Son üç senenin F1 şampiyonu Mercedes’ten de bir F1 aracı bekliyorduk ama, getire getire bunu getirmişler. Gözlerimiz Dieter dayıyı aradı, hesap soracaktık ama bulamadık.
Hemen ardından Lexus standına kaydık, RC F GT3 şeklinde karışık isimli yarış aracını gördük, arkada görünen lacivert arabaya Renault Clio’ymuş edasıyla bindik, orasını burasını mıncıkladık. Arabanın 1 trilyondan daha pahalı olduğunu öğrenince (250 bin küsür Euro) kendimizi dışarı attık. Neme lazım kırılır mırılır! Yalnız Soner artık bir Lexus almak için dayanılmaz bir istek duyuyor. Kaldı ki sedanları sevmez bir de… Yaşlanıyor olabilir!
Sonra dedik ki şu Toyota LMP1’in kokpit içi videosunu neden çekmedik? Hem bu kez kokpitte Batuhan’a da yer verebilirdik. Gerçi O, durumu Soner kadar ciddiye almamış, araç kullanırken cep telefonunu da elinden eksik etmemiş. Örnek almayın diyoruz. En iyiler bile yapamıyorken, siz hiç bulaşmayın!
İşte fuardan lenslerimize sızan kareler;
Vay be güzel bi gün geçirmissiniz tebrik ederim 🙂
İstanbulda olmayınca böyle fuarları kaçırıyoruz işte.Neyse bişey kaybetmemişim,Ferrari yok(kendimi avutma) 🙂
Ne gezdik be…
Tosfed’in yarışmak için ehliyet (ve doğal olarak 18 yaş alt sınırı) isteyen 1.6 dizel Egea’larını çekmemişiz. Gitmeyi düşünürseniz, Ford standındaki klasik ralli araçlarına iyi bakın. Işıklardan dolayı güzel foto çıkmıyordu. Gözle görmek ve incelemek daha sağlıklı.
Alfacılar Gulia bişi bişi’nin içine oturtmadılar, düzü açıktaydı ancak onun başında da kallaviler vardı. 4C’nin de kapılar kilitliydi. Ranger dar, i10 arka koltukları yok sayarsan geniş, Talisman dandik, C-HR orta direk ama hibrid, Smart ise oldukça genişti! Haa bir de tadımlık Fireblade vardı.
eee batuhan anlat bakalım racing kokpit, butonlar, hardcore mekanikler nasıldı 🙂
Artık eve kurarsın böyle birşey nasıl bir masa yapman gerektiğini daha iyi biliyorsun. 🙂
Hehehe 😀 Beklediğimden daha genişti kokpit. Girip çıkması gene zordu tabi ama beklediğim kadar değil. Direksiyonun hissi baya güzeldi. Fren pedalının ağırlığı beklediğimden çoktu. Ne yarışılır bunda be!
Düşün işte bir de ona senin 15-20 yıl sonra ki halin olan adamlar sığmaya çalışıyor.:D
Millete hafif sportların debriyajları ne kadar ağır geliyor düşünelim işte adamlar o pedallarla 4-6 saat yarışıyor. Bizim alışkın olmayan bacaklar yarım saat sonra tutmaz.
Şurada bir miktar pedal kullanımını anlatmıştım.
https://forum.donanimhaber.com/m_123768355/mpage_3/printable.htm
Soner de anlatınca en merak ettiğim şey aslında pedalların sertlik, açı düzeyi oldu geçen sene felan damper kit alıp almamayı, revizyonu epey düşünmüş soru-cevaplarla katkısını anlamaya çalışmıştım. Şunun biraz eskisi oluyor.
https://s-media-cache-ak0.pinimg.com/originals/a6/1c/50/a61c50baad02949fab4798486bb8812f.png
Bu demirden set uygun fiyatlı en iyi pedal çözümü halen. Damber, hidrolik baskı olmayınca bir süre sonra yetmemeye başlıyor 🙂 daha iyisini istiyor insan. Yoksa bineklerde ki pedallara biraz uğraşınca yakın oluyor hatta daha sert olabiliyor kimi araçlara göre amma racing pedallar farklıdır. Yani ufaktan sport deneyimi var ama devamlı görmediğimizden seviyesini unutuyoruz o içine girdiğini deneyebilseydim iyi olurdu ha bize fazla olduğunu biliyorum.
Şunlar gerçeklerine oldukça yakın çözümler.
https://www.youtube.com/watch?v=SoIccQbBih8
İşte siz denediniz şuan büyük ihtimalle F1 de o LMP fren pedalından basış açısı daha düşük olması lazım. Geçmişte çok düşmüştü (2006-2009 arası) ama sonradan arttı diye biliyorum şuandan tam emin değilim.
Önce direksiyonu takmak konusunda bir eğitimden geçirmek lazım. Büyük olasılıkla tek eksiği o 😀
Haa bir de araç kullanırken telefonuna el koymalı tabi :)))
Olur o kadar sanki adam hergün makineye piniyor 🙂 hem senden daha yakışmış oraya 🙂
Tosfed’in ‘Gençler Yarışıyor’ olayının 25 yaş altı olduğunu öğrenince darbe yedi adam zaten. Bir de sen vurma 😛
😀
Güne genç uyanıp yaşlı yatanlar. 🙂
Ortadan kaybolduğumda sadece telefonda konuşmuyordum. Lavaboya gidip ağladım bile 🙂